zihinsel enerji üzerine  sohbetler ve uygulamalar


Sevgi

ÜRETMEK !..

12 Eylül 2003

 

İnsanoğlu belki de varoluşundan beri kendini evrenin efendisi, dünyayı da tek gerçeklik diye belledi.. Oysa bu yerküre dediğimiz gezegendeki üçüncü boyutun gereği, görme dediği eylemin GÖZ denen merceğine tutsaktır insan.. Üçüncü boyut, bu merceklerden süzülen görüntülerle dualiteyi, yani ikilemi yaşıyor.. Farklılıklarla dolu sonsuz sayıda parçalarla tanımlıyoruz yaşamı.

Balığın su ortamından başka bir dünya tanımadığı gibi, iki boyutlu kağıt düzleminde yasayan canlının üçüncü boyutu algılayamadığı gibi, insanoğluna da bu merceklerden bakış, tek gerçeklik gibi görünüyor..

Oysa bir de, sözgelimi elektron mikroskobunun mercekleri ile izleyelim dünyayı: Orada artık sen, ben, masa, tabure vesaire yok !.. Her şey birbirinin uzantısı, bir titreşimler denizi..

 

Bu anlayışla baktığımda GERÇEK NE ? diyorum !..

 

Ben bir sanatçıyım. Bugüne dek sanatı sadece yapıtlarımda uygulamadım. Hayatı bütünü ile sanat olarak yaşamaya özen gösterdim.

 
VE SONRA uzun yıllar Mevlana’yı araştırdım. Tasavvufun derinliklerine indikçe, uzakdoğu felsefesinde buldum kendimi. Ve sonunda tüm bilginin özününün BİR olduğunu gördüm. “İlim bir nokta idi, cahil onu çoğalttı” deyişinin gerçekliğini yaşadım bir anlamda..
Ve bu “benim” anlayışım oldu !.. Bütünün hayrını düşünmek ve yaşamımda bu ilkeye öncelik vermek, yaşam tarzım oldu..

Bütününün hayrını düşünmek demenin, KOŞULSUZ SEVGİYİ hayatın içine çekmekle ayni olduğunu gördüm. Ve de evrende sevginin tek gerçeklik olduğunu !..
Bunun yolunun da içe dönmekten geçtigini anladım. Zihni durulamak ve sessizliğe, dinginliğe doğru yol almak... NASIL ?
İste burada meditasyona, tefekküre gereksinim duyuyoruz. Bizim yaptığımız bu... Dinginliğe, öze ulaşma çabaları.. Bu tekniği denerken yan ürünler çıkıyor ortaya.. Şifa gibi, içe doğuş gibi, duru görü gibi !.. Aslında, yine üçüncü boyut anlayışı ile parçalara bölüverdik. Oysa bu saydıklarımın hepsi bir bütün !..

 

Dinginlik dediğimiz, ALFA dalgalarına ulaşma tekniğidir meditasyonda. O ulaştığımız yer, bizim daha yüksek frekansla titreşen bir veçhemizdir. Orada biz, mükemmeliz. Daha düşük frekans olan fizik bedenimize, ALFA dalgalarından şifa getirebiliriz.

Bu, ulaştığımızı kabul ettiğimiz yer, ki “O DA BİZİZ !” ve her meditasyona, “O” ince titreşimli yere, zihinsel olarak gide gele, “ŞİFA”yı da oluşturabiliriz.
Hem kendimizde, hem de başkalarında..

Birlikte yapılan meditasyonlarda, bu titreşimsel güç artar. ALFA dalgalarına yükselen her kişi, bu dalgayı çevresine yaymaya baslar. Dolayısı ile, bulunduğu mekan, ve etrafındaki kişileri pozitif yönde etkiler..

Bu bir anlamda saf, koşulsuz sevginin paylaşımıdır. Hatta, SEVGİ ÜRETMENİN bir yoludur.

 

Biz, ÇARŞAMBA GÜNLERİ burada bunu yapıyoruz. SEVGI üretiyoruz.
SEVGİ, “KOŞULSUZ SEVGİ” ; ŞİFADIR !..
Bu, anlatılabilecek bir şey değildir. Ancak deneyimlenir. Meditasyon da öyle !.. Bu bir gönül birliğidir. İnanan kişilerin gönül birliği..
Hiçbir menfaat gütmeden, koşulsuz, salt deneyim..

 

Bu bir kurs veya tarikat veya din değildir. GÖNÜL GÖZÜNÜ açma deneyimidir.
Huzur bulma, sevgi üretme, dolayısı ile şifalanmadır.

 
Deneyimler, bir ders anlayışı ile yapılmaz. Yani bir mürit-mürşit ilişkisi yoktur. İlk katılan da, defalarca katılan da hem öğrenir hem de öğrenirken öğretir.

 
Paylaşılan bilgilerin tek ve mutlak doğrular olmadığının açıklanması esastır benim için. Her şey konuşulur, paylaşılır ama sonuçlar kişinin kendi zihinsel süzgecinden geçerek o kişinin artı hanesine kaydolur veya olmaz !..

Çok önemli bir zaman diliminde bulunuyoruz. Herkesin kendi açılımını doğrudan yaşayabileceği bir zaman dilimi !.. Herkesin bu konuda birbirine saygı ile izin vermesi gerekir.


Paylaşılan bilgiyi veya deneyimi kabul etmeyen kişi, bir daha toplantıya gelmeyebilir. Bu onun tercihidir. Yine de o, kalbimizde sevgi ile yerini alır.

 
İste sevgi böyle üretilir...


Benim gibi düşünmeyeni de severek, zor olanı, aykırı olanı da severek.. En kabul edilemeyeni bile severek. En azından, gönülden sevgi göndererek...

 
İste sevgi böyle üretilir...

 

Belki önceleri “MIŞ” gibi yaparak !.. Bu, “MIŞ” gibiler, yakın bir gelecekte gerçek olur.
Çünkü, insan beyni böyle işler. Beyin hücreleri DOĞRU-YANLIŞ bilmez. Onların hedefi, düşündüğümüz veya söylediğimiz gibi olmaktır.

İste bunun için “POZİTİF” düşünce bu kadar önemlidir. Olmakta ve yapmakta zorlanıyorsanız “MIŞ” gibi yapın. Bir müddet sonra “MIŞ” lar “GERÇEK” olur !. “MIŞ” gibi yapamıyorsanız ve bununla “DALGA !” geçiyorsaniz, biz bu yola inananlar, sizleri çok seviyoruz ve sevgimizi size de yürekten, bol bol gönderiyoruz.

 

Evren bir bumerang gibidir. Ne gönderirsen “O” sana geri döner. Hatta misli ile döner..
Bunu herkes hayatında bir çok kez denemiştir. Ama, görebilmiş midir onu bilemem !.. Önemli olan, görmektir, görüp, biliş hanesine geçirebilmektir...

 

İşte, “ÇARŞAMBA GÜNLERİ” bu anlayışa gönül vermiş kişilerin, diledikleri Çarşamba geldikleri bir “KOŞULSUZ SEVGİ” deneyim günüdür.


Sizde de böyle bir paylaşım arzusu varsa, kapımız ve gönlümüz sonuna kadar açıktır.
Her “ÇARŞAMBA” 13.00 dan itibaren toplanmaya başlıyoruz Ürünlü Köyünde..
Bizi bulmak için köye geldiğinizde, Âfet ya da Mimar Çelik’in evini sormanız yeterli..

Meditasyon öncesi kısa nefes ve beden çalışmaları yapıyoruz. Saat 14.00 de meditasyona başlıyoruz.


Meditasyonu bu seanslara özel müzikler ve tema eşliğinde yapıyoruz. İsteyenler, müziğe sesleri ile eşlik edebiliyorlar. Kullanılan işitsel düzenlemeler, bedendeki çakra denen enerji sistemlerine göre özel ve bilinçli olarak hazırlanmış çalışmalar olduğundan, bedende ve sinir sisteminde rahatlama sağlıyor..

 

Her şeyden önemlisi; sevgiyi yakalamak, üretmek ve de paylaşmak.. Sonra da hep birlikte evrenin sonsuzluğunda, ihtiyacı olan her varlığa zihinsel olarak göndermek !.. ULAŞIR MI ? İNANIYORSANIZ ULAŞIR !..

 

 Âfet ERENGEZGİN